29 Mart 2024 Cuma

Drogba hakkında herşey

Galatasarayın yeni transferi Didier Drogba, herkesin bildiği gibi dünya futbolunun son dönemde yetiştirdiği sayılı santrforlardan biri.

11 Mart 1978 günü Fildişi Sahili’nin en büyük şehri ve eski başkenti Abidjan’da dünyaya gelen Didier Yves Drogba Tébily, beş yaşındayken ailesi tarafından eski bir futbolcu olan Fransa’daki amcasının yanına gönderildi ancak üç yıl sonra aile özlemi yolunu tekrar ülkesine çevirdi. Anne ve babasının işlerini kaybetmesinin ardından bir kez daha amcasının yanına gitmek zorunda kalan Didier, daha sonra ailesinin de göç etmesiyle onlarla birlikte yaşamaya başladı. Ülkesindeyken her gün otoparkta oynadığı futbolu yerel genç takımlar ile yeşil sahaya taşıyarak farklı bir boyuta geçen genç oyuncu, Levallois kulübünde kariyerine başladı. Genç Takım’daki golleriyle dikkat çekse de, A Takım teknik direktörünün gözüne girmeyi başaramadı. Buna karşın, üniversitede muhasebe okumak için şehir değiştirdiği 1997 yılında Fransa Ligue 2 takımlarından Le Mans’a transfer oldu ve bir anlamda sınıf atladı.

Sakinlikten uzak aile yaşantısı nedeniyle düzenli antrenman yapmakta sıkıntı çeken ve sıkça da sakatlanan Drogba’nın bu tempoya tam anlamıyla alışması, dönemin teknik direktörü Marc Westerloppe’a göre tam dört yıl sürdü. 1999 yılında ilk profesyonel kontratını imzalayan Drogba, Malili eşi Alla’nın ilk çocuğunu doğurmasıyla birlikte yeni sorumlulukların getirdiği yeni hedeflere sahip oldu. Nitekim daha sonra “Isaac’in doğumu hayatımın dönüm noktası oldu, beni güçlendirdi” diyecekti. Bu doğrultuda 1999–2000 futbol sezonunda ikinci ligde 30 maça çıkıp 7 gol atsa da, bir sonraki sezon yaşadığı sakatlık nedeniyle formasını Gabonlu oyuncu Daniel Cousin’e kaptırdı ve 11 maçta kaldı. Bu 11 maçta da kanatlarda forma giydiği için gol atamayan fakat buna rağmen geri dönüş yapmayı başararak 2001–02 sezonunun ilk yarısında 22 maçta 6 gol atan Fildişili oyuncu, devre arasında bir barajı daha aşarak 1998 yılında antrenmanlara çıktığı Ligue 1 temsilcisi Guingamp’a transfer oldu. Profesyonel futbola geç adım atan Drogba, böylece 23 yaşında ilk kez kendini üst seviyede gösterme fırsatına sahip olacaktı.

Ligue 1 Yılları
Fabrice Fiorèse’i Paris Saint Germain’e kiralayan, Stéphane Guivarc’h’ın da sakatlanarak futbolu bırakmasıyla hücum gücünü iyiden iyiye yitiren Guingamp’a ünlü Fransız teknik adam Guy Lacombe’un ısrarlı tavrıyla transfer olan Drogba iyi başladığı serüvenin devamını aynı ölçüde getiremedi ve devreyi 11 maçta 3 golle tamamladı. İkinci sezon ise rüya gibi yaşanacak, Drogba bundan sonraki adımlarını hızlı atarak oyuna katılmakta geç kalmasının yarattığı mesafeyi kapatacaktı. Yeni sezonun daha ilk maçında değişti Drogba’nın kaderi. Olympique Lyon karşısında 3-1 yenik götürdükleri maçta yeni teknik direktör Bertrand Marchand tarafından son 20 dakikada sahaya sürülen “Abidjan’lı Çocuk”, son dakikada attığı golle Roudourou Stadyumu’nu sevince boğdu ve takımda daha önemli bir role terfi etti. 2002–03 sezonunda ligde 34 maçta 17 gol, Fransa Kupası’nda 3 maçta 4 gol atan yetenekli oyuncu, Guingamp’ın tarihinin en iyi derecesiyle (7.) bitirdiği sezon sonunda 3,3 milyon £ karşılığında “hayallerinin takımı” Marsilya’ya transfer oldu.

Marsilya’da da rüyayı sürdürdü Drogba. Ligde 35 maçta attığı 19 golle gol krallığında üçüncü olurken Şampiyonlar Ligi grup aşamasında beş, takımını finale taşıdığı UEFA Kupası’nda da tam altı gol kaydetti. 3. Tur’da 1-0, 0-0’lık skorlarla eledikleri Dnipro karşısındaki tek golün sahibi oydu, son 16’da Liverpool ağlarını her iki maçta da havalandırdı, Çeyrek Final’deki Inter Milan eşleşmesinde 180 dakikada tek gol vardı, onundu. Newcastle United ile oynanan Yarı Final’de iki gol, yine ondan. Fransa’da yılın futbolcusu seçilen Drogba’nın, bir sezonda efsaneleri arasına girdiği Marsilya’dan, kopuşu da erken olacaktı. Milan’da Maldini neyse, Marsilya’da o olmak istiyordu Drogba, bunu da sık sık ifade etmekten çekinmiyordu. Fakat öyle teklifler geliyordu ki, kulüp reddetmekte zorlanıyordu. 2003 yılında Rus milyarder Roman Abramovich tarafından satın alınan Chelsea, onun olağanüstü performansına kayıtsız kalamayan kulüplerden biriydi ve bu transfer için tam 44,5 milyon doları gözden çıkarmışlardı. Rio Ferdinand ve Juan Sebastian Veron’dan sonra en pahalı transfer olarak yolunu tuttuğu Premier Lig’de Drogba’yı o güne kadarki en büyük sınavı bekliyordu. Ya beklentilerin altında kalarak hayal kırıklığı yaratacak ya da artık dünya çapında bir yıldız olarak kabul edilecekti.

Dünyaya Açılış: Çocukların İdolü Drogba
Chelsea’deki ilk sezonunda sakatlıklıklar nedeniyle önce 5, sonra 3 hafta takımdan ayrı kalan Drogba, son üç hafta yine sakatlığı nedeniyle forma giyemese de bunların dışındaki tüm karşılaşmalarda sahadaydı. Ligde 27 maçta forma giyen yıldız oyuncu 10 gol kaydedip dört asist yaptı; Şampiyonlar Ligi’nde ise 9 maçta 5 gol kaydetti. Liverpool ile oynanan Lig Kupası Finali’nin uzatma dakikalarında attığı golle o maça da damgasını vurdu. O sezon Chelsea, 50 yıl aradan sonra, tarihinde ikinci kez şampiyonluğa ulaşırken Drogba takımın birinci forvetiydi.

İngiltere’ye uyum sıkıntısı çekmemişti Fildişili oyuncu. Ancak 2005–06 sezonu çok daha iyi başlayacaktı onun için. Arsenal ile oynanan Community Shield maçında 2-1’lik galibiyeti onun iki golü getirdi. Sezon genelinde ise performansı hemen hemen aynı oldu. Ligde 12, FA Cup ve Şampiyonlar Ligi’nde attığı birer gol eklenince yine sezonu 16 golle kapattı. Milli takım formasıyla da 9 maçta 7 gollük performans sergileyen yıldız isim, bir yılda toplam 50 maça çıkarak futbola ilk başladığı yıllardan o güne geldiği nokta ile parmak ısırttı. Ancak bu kadarla kalmayacaktı, daha da yükselecekti bu grafik. 2006–07 sezonunda Drogba tam 61 maça çıktı. Ligde sadece şampiyonluk garantilendikten sonra iki maçta Jose Mourinho tarafından dinlendirildi, diğer tüm maçlarda sahadaydı. Onu gol kralı yapan 20 gollük performansına Şampiyonlar Ligi’nde 6, FA Cup’ta 3, Lig Kupası’nda 4 gol ekledi ve Maviler adına bir sezonda toplam 60 maçta forma giyip 33 gol kaydetti. Bu  performans, Chelsea tarihinde 1984–85 sezonunda Kerry Dixon’un ardından 30 gol barajını geçen ilk isim yaptı onu. Milli formayla oynadığı tek maçı da boş geçmedi. Sezon sonunda ülkesinde eski futbolcumuz Kader  Keita’nın, tüm Afrika’da Samuel Eto’o’nun önünde yılın futbolcusu ödüllerine layık görülürken, Premier Lig’de Cristiano Ronaldo’nun ardından yılın en iyi ikinci oyuncusu seçildi. Artık tüm dünyanın gözdesiydi o, mahallerde top oynayan çocuklar biraz da Drogba’ydı.

İki Sezonluk Duraklama
Drogba için rüya gibi bir sezonu, çok sayıda maç kaçırdığı bir sezon takip etti ne yazık ki. Lige iyi bir giriş yapmışken önce sağ dizinden sakatlandı, ardından da doktorlar tarafından kendisine menisküs teşhisi kondu. Sakatlığı geçtikten sonra da Afrika Kupası nedeniyle kulübünden uzak kalan Fildişili oyuncu ligde maçların yalnızca yarısında forma giyebildi ve bu maçlarda 8 gol, 2 asistlik bir performans sergiledi. Lig Kupası’nda sadece finalde sahaya çıkabilse de bu maçta da fileleri havalandırdı. Şampiyonlar Ligi’nde yarı finalde Liverpool’a penaltılarla boyun eğen takımına, bu organizasyonda da 6 gollük skor katkısında bulundu. Afrika Kupası’nda yarı final oynayan ülkesi adına ise üç gole imza atmayı başardı. Bir öncekine oranla daha başarısız ancak normal standartlarda bir futbolcu için yine başarılı bir sezon sayılırdı. Diğer yandan sezonun ilk haftalarının ardından Jose Mourinho’nun takımdan ayrılması da yıldız oyuncu için üzücü olmuştu. “Mourinho’nun gönderilmesi bizim kulüpteki alışkanlıklarımızı yıktı. Çoğumuz önce ve en çok hocamız için oynuyorduk. Şimdi bu duyguları unutup başka bir motivasyon kaynağı bulma zamanı” diyerek bu konudaki düşüncelerini dile getiren Drogba hakkında o günden itibaren çok sayıda ayrılık dedikodusu çıktı ancak Drogba en sonunda hepsini yalanlayarak kulübüne bağlılığını belirtti.

Drogba’nın Chelsea’deki en kötü sezonu, 2008–09 oldu. Tek santrforlu bir sistemi benimseyen yeni teknik direktör Luiz Felipe Scolari tarafından pek tercih edilmeyen Afrikalı yıldız, yerini Nicolas Anelka’ya kaptırmış görünüyordu. Ancak daha sonra göreve gelen Guus Hiddink ile tekrar takımda yer bulan Drogba attığı kritik gollerle çok iyi bir şekilde geri dönerek gerekeni yapıyordu, bir kez daha. Ligin yanı sıra Şampiyonlar Ligi’nde de Hiddink’in göreve gelmesinin ardından oynanan tüm maçlarda ilk 11’de forma giyen ünlü oyuncu, ilk dört maçta 4 gol 1 asist ile takımını yarı finale taşıyacak, daha sonra Yarı Final’de Barcelona’ya deplasman golü kuralıyla elenmelerine ise engel olamayacaktı.

Ve Yeniden Yükseliş
Drogba’nın en verimsiz sezonunu, en verimlisi takip etti. Hiddink’in ardından göreve gelen İtalyan teknik adam Carlo Ancelotti ile iyi bir uyum tutturan yıldız oyuncu ligde 32 maçta 29 kaydederek Premier Lig’in gol kralı oldu. FA Cup’ta 3 maçta 2 gol, Lig Kupası’nda 2 maçta 2 gol ve Şampiyonlar Ligi’nde 5 maçta 3 gollük performansı, toplamda 38’de 32’lik bir istatistik ortaya çıkarıyordu ki bu, aynı zamanda Drogba’nın bir sezondaki en iyi gol ortalaması anlamına geliyordu. Chelsea’nin Lig, FA Cup ve Community Shield zaferlerini yaşadığı bu sezonda en büyük pay, kuşkusuz onundu.

Didier Drogba, 2010–11 sezonunda ise 36 maçta 12 gol kaydetti. 36 maçın 30’una ilk 11’de çıkarak toplam 2791 dakika (%81) forma giyen ünlü yıldız, 12 golünün yanı sıra 14 de asist yaparak Manchester United’lı Nani’nin ardından bu alanda ikinci sırayı aldı. Drogba aynı zamanda attığı gollerle Premier Lig’de takımına en çok puan kazandıran üçüncü oyuncu oldu. Fildişili oyuncunun bu sezonki Şampiyonlar Ligi bilançosu ise 2 gol, 2 asist olmuştu.

Bir sonraki sezon öncesi uzun süre Türkiye’de gündemi meşgul eden Chelsea’li süperstar, son olarak kulübünde kalmış ve Maviler ile son bir sezon daha geçirmekte karar kılmıştı. O son sezon, ligde çok etkili bir Drogba izlemedi Chelsea taraftarı. Önceki yıllara oranla daha az sahaya çıktığı Premier Lig’i 5 golle tamamlayan oyuncu, yine de asıl hünerini diğer organizasyonlarda sergileyerek takımı adına sezonun kilit adamı olmayı başardı. FA Cup finalinde Liverpool filelerine gönderdiği golle takımını kupaya taşıyan Drogba, UEFA Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kazanan Chelsea’nın, kaleci Petr Cech ile birlikte en büyük direnişi gösteren oyuncusuydu. 7 maçta 6 golle kapattığı turnuvanın özellikle final maçındaki performansıyla, arkasında yıllar boyunca hatırlanacağı bir maç daha bırakarak takımından ayrıldı. “Abidjan’lı çocuk” olarak gelip ismini ezberlettiği Avrupa’dan da…

Çin Aktarması
Sezon başında Çin Süper Ligi takımlarından, eski takım arkadaşı Nicolas Anelka’nın da forma  giydiği Shanghai Shenhua ile anlaşan ve Türkiye’dekileri aratmayan bir havaalanı karşılaşamasıyla Uzakdoğu’ya ilk adımını atan Didier Drogba, lig ortasında dahil olduğu takımındaki ilk golü için yalnızca iki maç bekledi ve üçüncüsünde Hangzhou Greentown filelerini iki kez havalandırdı. Türkiye’de ligin ilk yarısına denk gelen süre boyunca Shanghai’da oynayan ve 8 golle geç katıldığı takımının en golcü oyuncusu konumuna yükselen yıldız oyuncu, takımının 9. sırada bitirdiği sezonun ardından bu macerayı kısa tutarak kariyerine yeni bir yön vermeye koyuldu.

Wesley Sneijder & Didier Drogba: Mourinho’nun Çocukları
Geçtiğimiz hafta Galatasaray kadrosuna katılan Wesley Sneijder ile Didier Drogba’nın, futbolda son dönemin en önemli süperstarlarından ikisi olması dışında da bazı ortak özellikleri var. Wesley Sneijder, 2010 Şampiyonlar Ligi Finali’nde taraftarların seçimiyle “En Değerli Oyuncu” olurken, Drogba ise son Şampiyonlar Ligi Finali’nde UEFA’nın “En Değerli Oyuncu” ödülünü kazandı. İki oyuncunun kariyerlerindeki en önemli ortak payda ise Jose Mourinho. Real Madrid’in Portekizli teknik direktörü, 2004 yılında Chelsea menajeriyken Didier Drogba’yı, beş yıl sonra ise Inter’in başındayken Sneijder’i takıma katan isimdi. Her iki oyuncu da Mourinho’nun yönetiminde kariyerlerinin en verimli sezonlarını geçirirken teknik direktörlerine olan bağlılıklarını da ifade etmekten çekinmediler.

Galatasaray’a imza attığı basın toplantısında, Mourinho ile iletişim hâlinde olduğunu ve bu transfer için onun da pozitif yönlendirmede bulunduğunu söyleyen Hollandalı yıldızımız, daha önceki bir açıklamasında da “Mourinho bana bir keresinde yorgun göründüğümü ve bir kaç gün ailemle beraber dinlenmek üzere güneşlenmeye gitmemi söylemişti. Kariyerim boyunca çalıştığım diğer bütün hocalar bana antremandan bahsettiler o ise beni kumsala yolladı. 3 gün İbiza’ya gittim. Geri döndüğümde onun için ölmeye hazırdım” demişti. Didier Drogba ise, İspanya’da yayınlanan “Mourinho: Başarısının Sırları” adlı kitapta yer alan hikâyeye göre Mourinho takımdan ayrılacağını açıkladığında gözyaşlarına hakim olamayacak kadar teknik direktörüyle bütünleşmişti. Fildişili oyuncu, daha sonra yaptığı açıklamada Mourinho’nun, takımdan ayrılacağını kendisine özel olarak önceden haber verdiğini, büyük bir şok yaşadığını ve Mourinho gibi bir teknik adamın bunu gerçekten yaşayabileceğine inanmakta güçlük çektiğini söylemiş ve eklemişti: “Bir babanın gidişiyle yetim kalmış gibiydik. Yalnız kalmıştık. Benimle birkaç hafta önce paylaştıklarından yola çıkarak neden ayrıldığını tahmin edebiliyordum, bazı insanlar beni çok yanıltmıştı ve hocanın bana “Bu kulüpten ayrıldığım için mutlu olduğumu bil” dediğinde neyi kastettiğini anlıyordum.”

İyi Niyet Elçisi
2007 yılının Ocak ayında, Birleşmiş Milletler Gelişim Programı, yaptığı yardımlardan etkilendiği Didier Drogba’ya “İyi Niyet Elçisi” unvanını verdi. Futboldan kazandığı parayla sık sık ülkesindeki ve tüm Afrika’daki hayır kuruluşlarına bağışlarda bulunan Drogba için geçtiğimiz Şubat ayında, İngilizlerin ünlü The Daily Telegraph gazetesinde yayınlanan bir makalede, ülkesi için yaptıklarının Fildişi Sahili Devlet Başkanı’ndan dahi fazla olduğu yazılıydı. The Didier Drogba Foundation adında bir yardım kurumu yaratan ünlü futbolcu, kaleme aldığı otobiyografi kitabının ve “Didier Drogba’nın Olağanüstü Kaderi” adlı DVD’nin tüm gelirlerini de bu kuruma bağışladı. 2009 yılında yaptığı bir reklam anlaşmasından aldığı 3 milyon euro’luk bedelin tümüyle de, doğduğu kent Abidjan’da bir hastane yaptırdı.

Didier Drogba’nın adını taşıyan bir de stadyum var. Yıldız oyuncunun kariyerinin ilk adımını attığı Levallois kulübü, Drogba’nın Marsilya’dan Chelsea’ye transferinden aldığı payla geliştirme imkanı bulduğu stadına onun adını vermeyi uygun görmüştü.

Kişisel Başarılar
Didier Drogba, başarılarla dolu kariyerinde birçok ödül ve unvanın da sahibi oldu. Afrikalı yıldızın, evinde küçük çaplı bir müzeye sahip olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Drogba’nın bugüne dek kazandığı ödül ve unvanlardan bazıları ise şunlar:

UEFA Kupası Gol Kralı: 2003-04
Premier Lig Altın Ayakkabı: 2007, 2010
Afrika Uluslar Kupası Gol Kralı: 2012
Afrika Uluslar Kupası En İyi Takım: 2006, 2008, 2012
PFA Yılın Takımı: 2006-07, 2009-10
FIFA/FIFPro Dünya XI: 2007
UEFA Yılın Takımı: 2007
Ligue 1 Yılın Oyuncusu: 2003-04
Afrika’da Yılın Futbolcusu: 2006, 2009
Fildişi Sahili Yılın Oyuncusu: 2007, 2012
BBC – Afrika’da Yılın Oyuncusu: 2009
Chelsea Yılın Oyuncusu: 2010
Time Dergisi Top 100: 2010
FA Community Shield Maçın Adamı: 2005
Lig Kupası Finali Maçın Adamı: 2007
FA Cup Finali Maçın Adamı: 2007
UEFA Şampiyonlar Ligi Finali Maçın Adamı: 2012

Parçalı Fil
2002’den bu yana ülkesinin milli takımında da forma giyen (92 maç 59 gol), dünya futboluyla az çok ilgili herkesin yakından tanıdığı bir isim olan Didier Drogba, pozisyonunun gerektirdiği tüm özelliklere ve fazlasına sahip olan komple bir santrfor. Gerek hava hâkimiyeti, gerek bitiriciliği, gerekse etkili frikikleri ile yıllardır hayranlıkla izlediğimiz ve her şeyden öte aslında kendisini anlatmaya çok da lüzum bırakmayan, Galatasaray taraftarının “Mavi Fil” lakabını taktığı Didier Drogba, artık Parçalı forma giyecek ve gollerini Galatasaray için atacak.

- Sponsor Bağlantı -
- Sponsor Bağlantı -

SON HABERLER