10 Aralık 2024 Salı

Sözde özerk federasyonlar

Yıllardır Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapmak isteriz. Avrupa Futbol Şampiyonası hayallerimizi süsler durur. Statlar yapar, salonlar açar, son teknolojiyle donatır, aday oluruz. ‘Adayız’ deriz de bir türlü mutlu haberle çalınmaz kapımız. ‘Neden’ diye kafa patlatılır, ama çözüm hep inşaat yapmak, betonlar örmekte aranmıştır. Spora-sporcuya destek, eğitim, altyapıya yatırım hep ikinci planda kalınca, başka bir sonuç beklemek de hayalden öteye gitmedi.

İşte ‘spor’a sözde önem verilen ülkemizde sadece son iki ayda yaşananlar…

Türkiye Boks Federasyonu, 3-9 Ekim tarihlerinde Polonya’nın Wladyslawowo kentinde yapılan Avrupa Genç ve Yıldız Bayanlar Boks Şampiyonası’nda mücadele eden bayan boksörleri, üç bin kilometrelik mesafeye uçak yerine otobüsle gönderdi. Dile kolay 38 saat… Nedeni ise tasarruf. ‘Tasarruf derken yanlış anlaşılmasın, mevzu bahis milyonlar değil.

Gel gör ki Federasyon Başkanı Eyüp Gözgeç, “28 bin euroluk maliyeti 6 bin euroya indirdik” sözleriyle övünüyor, kendince bir başarıdan söz ediyor. Oysa asıl başarı, 38 saat yolculuk yapan millilerin, şampiyonadan 2 gümüş ve 8 bronz madalyayla dönmesi. Ancak ’10 madalya kazandık’ diye övünenler, ‘sporcumuza verilen değer bu mu olmalı?’ sorusunu akıllarına dahi getirmiyor.

Sadece boks sporu özelinde bir durum değil yaşanan. 2011 Dünya Üniversiteler Kış Oyunları için Erzurum’a çok büyük yatırımlar yapıldı. İyi de oldu, ülkemiz yeni tesisler kazandı. Ancak uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapılamadığı için o tesisler boş kaldı. Neden mi? Konu yine ödenek sıkıntısı.

Erzurum’da 8-9 Aralık tarihlerinde yapılacak Kuzey Kombine Dünya Kupası ve Kayakla Atlama Kıta Kupası Şampiyonası’nın toplam maliyeti 1 milyon TL’ydi. Bu para bulunamadığı için iki organizasyona da ev sahipliği yapamadık. Üstelik bu şampiyonanın, kış sporlarında 3 önemli organizasyondan biri olduğu gerçeğini görmezden gelerek!

PTT… Açılımı Türkiye Posta Telgraf Teşkilatı. Resmi olmasa da PTT’nin sonuna bir T (Tenis) daha eklendi bile. Türkiye Tenis Federasyonu’nun başına PTT Genel Müdürü Osman Tural geldi. Üstelik 189 delegenin 173’ünün oyunu alarak başkan seçildi.

Seçildikten sonra söz alan Tural, “Yapmamız gereken Tenis Federasyonu’nu kurumsal yapıya kavuşturmak” dedi. Özünde güzel ve çok yerinde bir söylem. Ancak bu laflar, 2004 yılında ‘özerk’ yapıya kavuşan federasyona PTT’den gelen bir başkan tarafından dillendirilince en hafif tabirle ‘komik’ oluyor.

Siyasetten söz açılmışken basketbolu es geçmek olmaz. Eylül ayında Türkiye Basketbol Federasyonu’nda Genel Kurul yapıldı, Turgay Demirel yeniden başkan seçildi. Demirel ismi sürpriz değil, yönetim kurulundaki isimler ise ‘siyaset-spor’ ilişkisini gözler önüne seriyor.

Yönetim kurulunda 16 üye var ve bunlardan 8′i AKP mensubu. Böylece devlet, potanın dümenine geçiriverdi. Kıssadan hisse; ‘özerk’ denen federasyonlarda seçim sandığının üzerine ‘kara bulut’ gibi çöken siyaset, artık ‘gölge’ olmaktan çıkıp yönetimlerde tek söz sahibi oldu.

TBF yönetimindeki AKP mensubu isimler:
Ahmet Ağırman: İBB İSTON A.Ş. Genel Müdürü
Kemal Akar: AKP İstanbul İl Yöneticisi
Dinçer Çetintaş: İBB Sağlık A.Ş. Genel Müdürü
Erol Ertan: Mersin Belediyesi Başkan Yardımcısı
Ali Osman Tobay: AKP İstanbul İl Yöneticisi
Fikret Akova: Burhaniye Belediye Başkanı
Mehmet Küçük: Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı
Ogün Bahadır: TÜBİTAK Genel Sekreteri, eski görevi Cumhurbaşkanı Protokol Müdürü

‘DÖRT BÜYÜKLER’İN İSTEDİĞİ OLMADI
Bilindiği gibi basketbolda ‘dört büyükler’ olarak adlandırılan Anadolu Efes, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın desteklediği Ali Doğan, Turgay Demirel karşısında başkanlık yarışını kaybetti. Yönetim kurulu listeleri AKP mensupları ile dolup taşınca, basketbol tarihinde ilk kez kulüplerin değil devletin işaret ettiği aday, başkanlık görevine getirildi. Bu durum bile sporumuzda gelinen noktanın ne derece vahim bir boyuta ulaştığını gösteriyor.

Kaynak: Sözcü

BANKO İDDAA TAHMİNLERİ